Hayırdır inşaallah
Gecenin karanlığında
sık ormanların ortasında boylu boyunca uzanan yolda uzun farlarını
yakmış kocaman bir kamyonun son sürat üzerime doğru geldiğini
görünce kaçacak bir yer aradım ama tabana kuvvet kaçmaktan başka
çarem olmadığını görünce var gücümle koşmaya başladım
fakat kamyonun önünden kaçıp kurtulmak hiçte kolay değildi. Ha
gayret şu sırtı dönünce bir patika yol olması lazım oradan
kaçabilirim belki. Sırta varmıştım ki önüme kocaman bir uçurum
çıktı ya kendimi uçurumdan aşağı atacak yada kamyonun altında
ezilip gidecektim. Ben ilk seçeneği düşündüm; kamyonun
altında ezilmektense uçurumdan aşağı atlayayım belki bir şans
kurtulurum deyip kendimi uçurumdan aşağı attım atmamla birlikte
ani bir ses ve kafamı sert bir cisme çarpmam bir oldu. Gözlerimi
açtığımda her tarafın kapkaranlık olduğunu gördüm o esnada
annemin “ne oldu oğlum bu gürültü nedir?” diyen bağırma
sesi ile kendime geldim.
-Tamam bir şey yok anne, galiba
yataktan düştüm merak etmeyin..
Tekrar yatağıma
çıktım terden su olmuştum, uyumaya çalıştım ama bu kadar net
ve korkunç bir rüyadan sonra uyumak hiçte kolay
değildi..
Gözlerimi kapadım rüyamı tekrar
düşünmeye başladım. Karanlık bir ormanda gidiyorum
nereden çıktığı belli olamayan kocaman bir kamyon farlarını
yakmış vaziyette son sürat üzerime doğru geliyor kaçmak
istiyorum ama kaçamıyorum kendimi bir uçurumdan aşağı
atıyorum…
Sabaha daha saatler vardı, uyumak için
sıkıntı ile karışık bir fısıldama ile hayırdır inşallah
deyip yorganı tekrar başıma çektim…
Sabah ezanı
okunurken yatağımdan kalkıp lavaboya gittim abdestimi aldım
namazımı kıldım üzerimi giyinip besmele ile kapıdan çıkıp
işime zamanında varmak için arabama binip yola koyuldum..
Kapıda
ilk olarak beni güvenlik görevlisi karşıladı;
-Günaydın
sayın müdürüm
-Günaydın, gelen giden arayan soran var
mı?
-Yok, efendim sadece akşam siz çıktıktan sonra bir yazı
geldi masanızın üzerine bıraktım.
-Tamam deyip odama
çıktım. Kapıyı açıp içeriye girdim. Masasının üzerinde
duran kahverengi zarfı alıp açtım. Her zamanki gibi sıradan
toplantılardan biri işte “……belirtilen saate toplantı
salonunda hazır olmanız konusunda gereğini önemle……” devam
edip gidiyor. Yazıyı masamın üzerine koyup telefonu açıp
görevliden bir çay istedim. Gelen çaydan birkaç yudum aldım ki,
telefonun tekrar çalması üzerine ahizeyi kaldırıp :
-Alo
-Müdür
beyle mi görüşüyorum?
-Evet buyurun
-Yarınki toplantı
çok önemli yeni genel müdür tüm şirket bilgilerini istiyor. Bir
anlamda şirketin durumu ile ilgili bilgilendirme olacak dikkate
alırsanız sizin için iyi olur. Telefon kapandı…
Masa
üzerinde duran zarfı tekrar elime alıp daha dikkatli incelemeye
başladım:
Gündem
Açılış
Şirketin
genel mali durumunun değerlendirilmesi
Personel durumu ihtiyaç
ve fazla personel sayıları
SGK ödemeleri
Yıllık
maliyetler
Genel giderlerin bütçe içinde ki payı ... liste
devam ediyordu, bu kadar kısa zamanda bu listedekilerin hazırlanması
zor ama önce müdür yardımcılarını ve sekreterleri
çağırıp neler hazırlayabiliriz değerlendirelim ardından
da zaman kaybetmeden hazırlığımıza başlayım deyip işe
koyuldum....
Epey bir uğraşmadan sonra istenen evraklar
büyük oranda hazırlanmıştı..
Süresinde hazırlanan
evraklarla brifinge hazır hale geldim, artık rahatlıkla toplantıya
katılabilirim deyip iş yerinden ayrılıp toplantı merkezine
gitmek üzere yola koyuldum.
Vardığımda henüz kimseler
gözükmüyordu galiba acele etmişim biraz daha bekleyebilirdim diye
düşündüm, artık yapacak bir şey yoktu çaresiz toplantı
saatini beklemeye başladım. Bir süre sonra da toplantı salonuna
tüm yöneticiler alındı yeni genel müdür her hareketiyle çok
ciddi olduğunu belli etmeye çalışıyor görevliler tarafından
kendisine verilen bilgilere itiraz ediyor. Farklı cevaplar istiyor.
Arada bir salonu terk edip özel telefon görüşmeleri sinirli
bağrışmalar ardından kalınan yerden yeniden aynı konuların
tekrar tekrar tartışılması artık herkese bıkkınlık verir hale
geldi. Toplantının yoğunluğundan zamanın nasıl geçtiğini
kimse anlamamış akşam karanlığı çökmüştü. Toplantının
bittiği genel müdür tarafından söylenince bugünlük buraya
kadar deyip toplantı masasından kalktım ben gidiyorum size iyi
akşamlar!.. Arkasından genel müdür seslendi:
-Arkadaşlar
verdiğiniz bilgiler ve eldeki donelere göre yeniden bir
değerlendirme yaparak sizlere durumu yazılı olarak bildireceğim
bu arada bazı çalışanların işine son vermemiz kaçınılmaz
görünüyor. Sizlere yapacağınız personel tasarrufu konusunda
yazılı bilgi verilecektir. İyi akşamlar…
Herkes olduğu
yerde dondu kaldı ne demek personel tasarrufu biz şimdi
çalışanların bir kısmının işine son mu vereceğiz bunu nasıl
yaparız, olamaz bu insanlar ne yapar diye herkes birbirinin yüzüne
bakmaya başladı…
Pek yapacak bir şey de yoktu sonuçta
herkes şirketin çalışan bir elemanıydı. Emir büyük yerden
gelmişse uyulacaktı!..
Ahmet Bey elinde dosyası arabasına
doğru giderken personel tasarrufu cümlesini yeniden düşündü. Bu
çok zor bir karar dedi kendi kendine. Bu kadar insan ne yapar nasıl
iş bulur kiminin borcu kiminin kirası kiminin bir sürü ödemesi
kimini okulda okuyan çocuğu kiminin hastası var bu onların derdi
ya ben hangisinin işi aşıyla ekmeğiyle oynayabilirim ki bu beni
öldürür. Ben kimsenin işine son veremem kendim ayrılırım
istifamı veririm ama başkalarının ekmeğiyle oynayamam deyip işin
içinden çıkmaya çalıştı..
Aradan geçen bir
haftalık süre olayları daha sakin kafayla değerlendirmeyi sağladı
tek tek personelin durumunu sorup bilgi sahibi oldu. Çocuk okutan ev
borcu ödeyen kira ödeyen emekliliği gelen işten ayrılmak isteyen
hepsinin kısaca bilgilerini toplamıştı. Biraz iyi niyet biraz
anlayış fazla hasar vermeden belki de sorun çözülebilirdi.
İki
hafta sonra yöneticiler tekrar bir araya geldi herkes elindeki
bilgileri masaya koydu. Genel müdürün toplantıyı başlatması
ile ilk konu personel tasarrufu olarak gündeme geldi. Herkes kendi
düşüncesini dile getirdi. Fakat ortaya hiçte hoş olmayan bir
manzara çıkıyordu. Personel tasarrufu hiçte kolay
olmayacaktı.
Genel müdür söz alarak:
-Arkadaşlar
kısa ve net konuşacağım herkes bölümünde bulunan personel in
yüzde ellisini göndermek zorundadır yoksa ekonomik olarak bu yükün
altından kalkamayız. Bana kimse nasıl yaparım ne yaparım bu
sayıyı azaltalım gibi saçma sözlerle gelmesin zaten toplantıda
başka söz almadan toplantıyı bitiriyorum. İyi günler! ..
Demesiyle salona bomba düşmüş gibi oldu bir anda herkes buz
kesti, böyle bir kıyım yapılamaz, insafsızlık olur gibi
mırıldanmaların ardından herkes gitmek istiyor fakat masadan
kalkacak cesareti de kendinde bulamıyordu. Ama pek yapabilecekleri
bir şeyde de yoktu..
Ahmet Bey zorda olsa masasından kalktı
dosyalarını topladı. Kimseye bir şey söylemeden salondan
ayrıldı. Genel müdürlüğe doğru giderken kafasından
hesaplamalara başladı.
Emrinde çalışan yaklaşık
yüzeli personel vardı bu demektir ki yetmiş beş kişinin işine
son vermesi gerekiyordu. Halbuki kendisi çalışanların durumunu
tek tek incelemiş ancak yirmi kişinin işine son verilebilirdi,
bunun fazlası insafsızlık demekti. Herkesin kendine göre
ödemeleri borçları hesapları vardı. Hele de hastası olanlar
çocuğunu okutanlar, evlendirecekler bu insanlara nasıl “senin
işine son veriyorum” diyebilirdi ki kafası karmakarışık
olmuştu. Terliyor sıkılıyor kızmak avazı çıktığı kadar
bağırmak istiyor ama her şey nafile derdini anlatabileceği yada
onu anlayabilecek kaç kişi çıkardı ki.
Çalışma odasına
geldi kimseye bir şey söylemek içinden gelmiyordu en yakınındaki
insanlar bile bu durumda görevden alınmak durumu ile karşılaşacaktı
bunu nasıl söylerdi onlara....
Ben bu yükün bu vebalin
altından kalkamam en iyisi ilk olarak işimden ben kendim ayrılayım
ve insanların üzüntülerini görmeyeyim onların üzüntüsüne
tanık olmak beni daha çok üzecek ayrılmakla bir nebze olsun yüküm
hafifler deyip hazırlığını yapmaya başladı.
Birkaç
gün içinde Emeklilik evraklarını hazırladı, dilekçesini yazdı.
Odasını topladı. Evraklarını bir zarfa koyarak genel müdürün
huzuruna çıktı. Ona kısa ve öz olarak durumu açıkladı. Genel
müdür gayet rahat hiç bir şey yokmuş gibi;
-“Şimdi
siz emekli mi olmak istiyorsunuz, önce gerekli işlemleri yapın,
ondan sonra emeklilik işlemleri, hem iyi de bir örnek olursunuz”
sözü üzerine
-Affedersiniz ben sadece o üzücü manzarayı
görmemek için emekliliğimi istiyorum
-Olmaz müdür olmaz bu
şirket size yıllarca maaş ödedi, şimdi bir kalemde kesip atmak
olmaz dediğimi anlamadınız galiba işinizi bitirin öyle
ayrılırsınız deyip konuyu kapatması ile Ahmet beyin yapacak bir
şeyi kalmamıştı. Çaresiz olarak kalkıp tekrar iş yerine gitmek
üzere genel müdürün odasından ayrıldı.
Arabasını her
zamanki gibi heyecanla çalıştırıp yola giderken artık beynini
kemiren sıkıntıların bu kadar zor olduğunu hiç mi hiç
düşünmemişti. Sıkıntıdan aracını nasıl kullanacağını
nasıl süreceğini unutmuştu. O kuş tüyü direksiyon tonlarca
ağırlıkta bir beton yığınını döndü sanki bir türlü
kıpırdamıyor araç sürücünün kumandasına göre değil kendi
bildiği şekilde yolda gidiyor gibi geliyordu, kendi kendine
söyleniyor sinirleniyor ama elinden bir şey gelmiyordu. Bir şey
yapmalıyım bir şey yapmalıyım yoksa bu sinir beni çıldırtacak
deyip arabanın gazın pedalına yüklendikçe yüklendi. İlk ana
caddeden hızla yol almaya başladı ne iş düşünüyor nede çözüm
üretmek için fikir yürütüyordu. Son süratle bir müddet araba
sürmek belki iyi gelir sinirleri yatışırdı..
Fakat bu
ana yollarda bu saate bu süratle araba sürmek hiç de iyi olmazdı
trafik yoğun iş makineleri yollar da kimi yol onarımı kimi yük
taşıma her biri yoğun olarak trafiğe çıkmıştı ama onun
gözleri hiçbir şeyi görmüyor kulakları ise hiç bir şey
duymuyordu. Adeta kendini kaybetmişti. İşinden vazgeçmişti
maaşından vazgeçmişti yeter ki bu üzücü durumları görmeyeyim
demişti ama maalesef olmuyordu işte olmuyordu
olmuyordu.
Sinirinden kendini kaybetmiş olmuyor
olmuyoooor diye bağırırken bir anda çok büyük bir gürültü
ile ağzından çıkan son ses olmuyor
olmuyooooooooooooooooooooooooorrrrrrrrrrrrr..
Aradan üç
gün geçmişti. Yöneticileri toplayan genel müdür mesai
arkadaşlarına çok kısa ve öz konuşmuştu:
-Ahmet Bey
şirketimize çok büyük katkılarda bulunmuş ve bu uğurda kendini
feda etmiştir. Yapmış olduğu başarılı çalışmalar hiçbir
zaman unutulmayacak ve örnek alınacaktır. Kendisine tanrıdan
rahmet ailesine ve iş arkadaşlarına başsağlığı dilerim.
Yorumlar
Yorum Gönder