Bir Corona hikayesi

Nevruz Bey günün sıkıcı haberlerinden ve işin yoğun temposundan bitkin bir halde eve geldi. Üzerindeki elbiseleri çıkardı, pijamalarını giyindi, lavaboya gidip elini yüzünü bol sabunlu suyla temizce yıkadı sonra da koltuğuna geçip uzandı. Yorgunluktan ne bir şey yapacak, nede bir şey yiyecek hali vardı.

Mutfaktan Zeliha hanım yemeği hazırladığını seslenerek yemeğe gelmesini söylemesi üzerine homurdanarak kalkıp mutfağa girdi. Yorgun argın bir şeyler atıştırdıktan sonra tekrar koltuğuna gelip uzandı. Telefonunu çıkarıp mesajlara, haberlere şöyle bir göz attı, fakat uykudan gözlerini açacak hali kalmamıştı yeter benden buraya kadar deyip yatak odasının yolunu tuttu. Sessizce terliklerini çıkarıp yatağına uzandı. Yorganı başına çekti. Bir iki sağa sola döndükten sonra derin bir uykuya daldı...

Zeliha hanım mutfakta işini bitirmiş salona geldiğinde eşinin olmadığını görünce bir an telaşlandı. Sağa sola baktı ardından yatak odasına yöneldi. Nevruz Bey derin bir uykuya dalmıştı...

Gülümseyerek sessizce odanın kapısını çekip oturma odasına geldi. Televizyonu açtı bir iki eğlence programı haricinde izlenecek pek bir şey yoktu. Ardından haberleri izlemeye başladı; Corona virüs saldırısı, hasta insanlar, ölenler, kontroller, komplo teorileri!.. Artık Her kafadan bir ses çıkıyordu..

Bunları izlersem daha beter olurum deyip televizyonu kapattı. Eline bir kitap alıp okumaya başladı...

Nevruz bey arabanın sürücü koltuğunda normal bir hızla gittiği halde ileride trafik kontrolü olduğunu gösteren işaretlerin ardından kendisine sağa yaklaşmasını isteyen fakat üzerinde çok değişik sanki uzaylı kıyafetler olan polisin işareti ile kenara yaklaştı. Polis; ehliyet ruhsat ardından ateşini ölçmek için aşağı inmesini bunun normal bir kontrol olduğunu söylemesi üzerine acele etmelerini işe yetişmesi gerektiğini söylemesi ile birden polislerin tavrı değişti. Ensesinde hissettiği sert bir darbe ardından kendini kaybetmişti.

Gözlerini açtığında her tarafı ışıklar içinde aydınlık bir odada sedye üzerinde elleri ve ayakları bağlı bir vaziyette yatıyordu. İlk aklına gelen ölmüş olabileceği idi, çünkü yaşarken böyle bir ortam hiç görmemişti, o halde öldüm demek, şimdi de sorgu ya alınacağım herhalde diye aklından geçirdi. İyi yada kötü dünyada iken yaptıklarımın tek tek hesabını verme zamanı demek ki her şey buraya kadarmış diye düşündü!...

Bir yığın düşünce kafasında dolaşırken sanki bir hoparlörden gelen sesle kendine geldi. Bu da nesi deyip dikkat kesildi, Hoparlörden ses geliyordu, öbür dünyada haberleşme mikrofonla mı ki diye düşünüp beklemeye ve söylenenleri anlamaya odaklandı!...

Hoparlörden gelen çok canlı fakat bir o kadar da sıkıcı ses:

-Adın Soyadın.. Nevruz bu bir saçmalık ama deyip susmayı tercih etti... Aynı ses bu sefer daha ciddi bir şekilde

-Adın Soyadın.. Nevruz yine susmayı tercih etti fakat aynı ses daha ciddi bir şekilde tekrarlanınca artık burada herhalde işler böyle oluyor deyip;

-Nevruz Sultan, sözü ağzından çıktı... Aynı ses canlı bir şekilde devam etti..

-Evet Nevruz Sultan biz senin ismini zaten biliyoruz. Birde senin ağzından duymak ve bizzat sana doğrulatmak istedik... şimdi Sorulanlara tek tek doğru ve beklemeden cevap ver ki bu şekilde işin daha kolaylaşacaktır. Eğer bizim işimizi zorlaştırırsan bu senin için hiç de kolay olmayacağı gibi istenmeyen sonuçlara da yol açacaktır!..... Ona göre işimizi zorlaştırmadan başlayalım...

-Şu an nerede ve hangi yılda olduğunu hatırlıyor musun?..

-Buda nasıl soru böyle; ben öldüm ve öbür dünyadayım!..

-Sizi ikinci bir kez uyarmayacağız sorulanlara doğru anlaşılabilir ve net cevaplar ver!...

-Şu an nerede ve hangi yılda olduğunu biliyor musun?..

-Eğer ölmemişsem ve yaşıyorsam 2020 yılındayız ve İstanbul'dayım..

Tekrar hoparlörden aynı ses


-Şu an nerede ve hangi yılda olduğunu biliyor musun?.. Nevruz bey kendi kendine bu ne saçma soru böyle, anlamıyorum cevap da vermiyorum en iyisi mi birde ben sorayım:

-Peki siz söyleyin bakalım hangi yılda ve neredeyim? Hoparlörden onunla dalga geçer gibi düşünülecek bir cevap geldi:

-Evet İstanbul'dasın ama yıl 2070 !.... Nevruz bir an şaşırdı kendi sıkıntılı halini unutup söylenenlere bir anlam vermeye çalıştı.

2070 nasıl olur 2020 yılındayız ve İstanbul'dayız. İşlerimin yoğunluğu ve yaşanan hastalıklar, salgınlar hafızamızı yormuş olabilir ama 2020 yılında olduğumuzu unutacak kadar değil. Hem her gün doldurduğumuz bir sürü evraktaki tarihi duvarda asılan takvimdeki tarihi, televizyonlarda gazetelerde gözümüzün içine sokulan tarihi unutacak kadar hafızamı kaybetmedim....

Hoparlörden yeni sorular gelmeye başladı..

-En son neler yaptığını, hangi evrakları hazırladığını hatırlıyor musun.

-İçeriğini hatırlamıyorum ama üzerindeki tarihi çok iyi hatırlıyorum.

-Hangi adreste ikamet ediyorsun..

-İstanbul Beyoğlu Fazilet sokak Numara.... diye cevaplamaya devam etti. Fakat karşıdan gelen ses buna pek inanmamış olacak ki cevabına müdahale etmeye başladı

-Bizim elimizde Senin oturduğun il ilçe semt sokak kapı numarasına kadar her türlü bilgi mevcuttur. Sadece bu değil Evden çıkış ve dönüş saatlerin, takip ettiğin güzergah, iş-yerin, işe gidiş gelişlerin dakikası dakikasına bizim bilgi bankası kayıtlarımızda ilk günden itibaren kayıtlıdır bunu kesinlikle aklından çıkarma!..

-Aracınla en son nereye gittin. Süratin ne kadardı. Kimlerle görüştün...

Nevruz birden sorulanları düşünmeye başladı bu nedir? Nasıl bir şey bu?

-Arabamla akşam işten eve geldim evdeydim evden de çıkıp işime gidiyordum hem süratimde normaldi. Bu adamlar neyi öğrenmek istiyor. Yoksa benimle dalga mı geçiyorlar ya da rüyada mıyım neyim.. Sorular daha ciddi şekilde devam edince korktu cevap vermeye çalıştı:

-Arabamla akşam işten eve geldim, sabah leyinde evden işe gidiyordum süratim de normaldi. Kimseyle de bir görüşmem olmadı sadece yolda giderken trafik polisleri olduğunu zannettiğim insanlar beni çevirdi..

-Yalan söylüyorsun. Biz her şeyi biliyoruz ama birde senin ağzından dinlemek istiyoruz. Eğer bize doğruyu kendin ifade etmezsen senin için hiç iyi olmaz!... Her şeyi olduğu gibi raporuna yazılarak sekreterliğe sunulacaktır. Artık bundan sonrası sana kalmış. Şunu unutma bizden hiç bir şey gizli kalamaz ne yediğinden gördüğün rüyaya kadar her şeyi ama her şeyi takip ederiz.. Nevruz korktu ama yine de cevabında ısrara etti..


-Arabamla işten eve geldim sabah leyinde evden işe gidiyordum. Hem süratim de normaldi. Kimseyle de bir görüşmem olmadı sadece yolda giderken trafik polisleri olduğunu zannettiğim insanlar beni çevirdi.. Ne oluyor anlamıyorum bu bir şakamı bir oyun mu ya da ben bir ölümüyüm ve sorguda mıyım... Hoparlörden gelen ses gayet ciddi:

-Ne ölüsün nede bu bir şaka.. Sadece sekreterlik yaptığın şüpheli davranışlardan dolayı seni bir müddet izlemiş ardından da sorgulamaya almıştır. Burada vereceğin cevaplar bundan sonraki hayatın ve yaşayacakların için çok önemli. Sorulara doğru cevaplar vermen senin için daha yararlı olacağını aklından çıkarma ve ona göre cevaplarını ver!... Bu açık bir tehditti ama Nevruz’un diyecek bir şeyi yoktu...Hoparlörden yine sorular gelmeye başladı:

-Yalan söylüyorsun ve tüm uyarılarımıza rağmen bizi yanlış bilgilendirmeye devam ediyorsun bu seni son uyarmamız olacaktır. Artık bundan sonrası sana kalmıştır. Ama unut maki sekreterlik bu yaptıklarından hiç hoşlanmayacak ve hakkında gerekli değerlendirmeleri buna göre yapacaktır!..

Harcama hareketlerini kontrol ettiğimizde anormal ve şüpheli hareketler olduğunu gördük. Ortalama yıllık hesabına yatan 36.000 kredi olmasına rağmen senin harcamaların bu rakamın çok üstünde ayrıca bir kısım maddi kazanımların nereden geldiği ve bir kısım çıkışların nereye gittiği konusu hiç sağlıklı değil bunu bizlere açıklamanı istiyoruz!...

Nevruz maaş gelirleri haricinde yaptığı bazı işlerden de para kazanıyordu fakat bunu nereden ve nasıl bileceklerdi ki diye düşündü hem harcamalarımın bir kısmını nakit ödüyordum resmi olanları da kredi kartıma yatan kredilerden karşılıyordum. Bunları tek tek nereden bilecekler en iyisi mi ben inkar edeyim varsın onlar ispat etsinler iddialarını diye düşünerek söylenenlere karşı çıktı ve böyle bir kazançtan da harcamadan da haberi olmadığını eğer varsa kendi bilgisi dışında olduğunu söylemesiyle hoparlörden gelen sesler tam bir işkenceye dönüştü. Sanki kulak zarını patlatacak insanın beynini parçalayacak bir ses onu çılgına çevirecek bir halde odanın içinde yankılanmaya başladı..

Bu sese ne kadar dayanabilirdi ki!..

Sesin kulaklarına yaptığı etki ile Nevruz çıldıracak hale geldi artık dayanamayacağım deyip “yeter!..” diye bağırdı fakat kimse duymadı ses temposunu artırarak devam ediyordu. Nevruz tekrar “ yeter, yeter artık” diye sesi çıktığı kadar bağırdı bağırdı ama sesini duyan yoktu....

Bir müddet sonra kendini kaybetmişti. Artık ne ses duyuyor nede başka bir şey....

Zeliha hanım televizyon bilgisayar telefon derken saatin epey geciktiğini düşünüp yatmak üzere yatak odasına yöneldi. Odaya geldiğinde Nevruz dan bir inleme sesi duydu. Kendisine bir şeyler söylendiğini zannederek

-Nevruz!.. diye seslendi. Fakat Nevruz dan ses çıkmıyordu tekrar seslendi yine ses alamadı ışığı yaktı Nevruz ter içinde kalmış bir şeyler sayıklıyordu. Hemen termometreyi alıp ateşini ölçmeyi düşündü, elini başına uzattı. Nevruz ateş içinde yanıyordu terden sırılsıklam olmuştu adeta vücudundan buhar çıkıyordu.. İlk aklına gelen acaba corona mı düşünmek oldu. Günlerdir Tv lerde medyada başka haber konuşulmaz olmuştu. Herkesin kafasına iyi ya da kötü corona yerleşmişti..

Hemen telefona sarıldı “Acil Servis (Ambulans): 112” numarasını çevirdi karşısına çıkan görevliye acil ambulans istediğini eşinin ateş içerisinde sayıkladığını söyledi..

Kısa zaman sonra eve yaklaşan ambülans ve görevliler Nevruz’u alıp hızla hasta haneye doğru uzaklaştılar...

Zeliha hanım arabasına atlayıp ambulansın peşinden gitti. Hasta haneye vardığında Nevruz çoktan acil servise alınmış ve ilk müdahalesi yapılmıştı. Zeliha hanım doktorlardan bir bilgi almak ümidiyle içeriye girdi. Karşısında sedyede yatan Nevruz ve başında duran bir doktor gördü ilk işi doktora durumunu sormak oldu. Doktor:

- O kadar korkmanıza gerek yok hanımefendi. İş stresi yorgunluk soğuk algınlığı hepsi bir araya gelince böyle üzücü sonuçlar ortaya çıkabiliyor. Yüksek ateş sonucu bazı halüsinasyonlar görmeye başladı kendisine ilk müdahale yapıldı. Sizlerde geçip salonda sonucu bekleyin daha sonra size gerekli bilgiler verilecektir. Geçmiş olsun...

Zeliha hanım doktorun açıklamalarından sonra biraz daha rahatlamış olarak refakatçi bekleme salonuna geçti. Bir koltuğa oturarak beklemeye başladı...

Ne kadar zaman geçtiğini unutmuştu acil kapısından bir görevlinin ismini seslenmesi ile kendine geldi hemen görevlinin yanına koştu,
-Zeliha hanım siz misiniz; evet deyince eşiniz koma halinden çıktı sizi görmek istiyor lütfen buyurun deyince Zeliha hanım beklemeden eşinin yanına koştu durumunu birde kendi gözleriyle görüp kulaklarıyla  ağzından duymaya çalıştı.

Nasılsın Nevruz demeden Nevruz’un ilk sözü
-Hanım bana bugünün tarihini hangi yılda olduğumuzu söyler misin hangi yıl ve hangi aydayız!....


Yorumlar


Bu blogdaki popüler yayınlar

Doğum sancısı

Mucize bu olsa gerek