Doğum sancısı





Karlı kış gününde dışarıda dondurucu soğuk kendini iyiden iyiye hisseddirirken küçük bir pencerenin zar zor aydınlattığı küçük odada ter içinde derin derin nefese alıp vermeye çalışan fakat sancılar içerisinde kıvranan kadının alnından boncuk boncuk dökülen terleri silmeye çalışan yaşlı komşusu hem içinden  “Allahım sen her şeye kadirsin senden başka yardım isteyecek kimsemiz yok bize acı bize merhamet et” diye dua ediyor biryandan da “sabret kızım sabır her işin ilacıdır” deyip doğum sancıları çeken genç kadına moral vermeye çalışıyor hemde birşeyler yapabilmek için kıvranıyordu.

Bir aralık odanın kapısı açıldı,  yaşlı kadın koridora doğru seslendi:

-Neredesiniz buraya gelin!.. Baba olma hayaliyle dışarıda sabırsızlıkla iyi bir haber bekleyen Ömer heyecanla koştu:

-Buyur yenge 

-Evladım bu böyle olmaz doğum sancısı bu hiçbir şeye benzemez. Biliyorsun daha önce doğan iki çocuğunuzda vefat etti. Aslında bu doğumun hastanede ve doktor kontrolünde olması gerekirdi. Hadi yol uzak şartlar müsait değil bari sağlık ocağına yada komşu köye gidip oradaki hemşireyi al gel, yoksa bizimle bu iş olmayacak, enazından onlar ne yapılması gerektiği konusunda bizden daha bilgililer , bizden daha doğru işler yaparlar.. Hava soğuk, kar kış zor ama başka çare de yok gibi görünüyor. Yanına bir arkadaş al beraberce gidin birini bulup getirin….

Ömer yanına dostu Samiyi de alarak zaman kaybetmeden yola koyuldu. Önce gidebilecekleri  iki saatlik yolu yürüyerek en yakın olan sağlık ocağına vardılar. Sağlık görevlileri yoktu. Muhtemelen çalışan sağlık görevlilerinin tayini çıkmış yeni gelenlerde henüz göreve başlamadıkları için sağlık ocağının kapısı kapalıydı. Artık yapılacak tek şey komşu köye gidip oradaki hemşireyi almaktı ama oda isterse gelir kendi görev bölgesi değil tamamen insani bir durum ama “şansımızı denemekle ne kaybederiz be abi” demişti Sami.. 

Kaybedilecek zaman yoktu iki dost beklemeden yola koyuldular. 

Gün kararmış ay doğmuş gece ayazında ay tepeye doğru ilerlerken sessizliğin heryeri kapladığı köy yolunda iki can dostu son bir ümitle komşu köye doğru yola koyuldu…

Kulakları donduran soğuğu da geçen zamanı da yolun uzaklığını da hiç düşünmemişlerdi bütün düşündükleri doğum sancıları çeken ve belki de ölüm tehlikesi yaşayan zavallı kadındı…

Aradan saatler geçti Ömer de Sami de bitkin yorgun ve derin derin soluyarak önüne geldikleri kapıyı tıkırdattılar, gecenin karanlığı olmasına rağmen içeriden ayak sesleri gelmesi evde oldukları ve gelenleri duydukları anlamına gelirdi buda sevindirici idi ne de olsa. İki arkadaş birbirlerine baktılar mutlulukla gülümsediler zaten fazla sürmedi kapı açıldı içeriden uzun boylu üzerinde pijamaları olan iri yarı biri çıktı Selam vermeye kalmadan:
-Buyurun hoş geldiniz, hayırdır inşallah gecenin bu saati deyince Ömer;
- Kusura bakma kardeşim rahatsız ettik ama çaresizlik işte hanım doğum hastası sağlık merkezine gittik ama kimse yoktu. Tek çaremiz size gelmekti bize yardım  ederseniz minnettar kalırız!..
-Ne demek hemen içeriye söyleyeyim hazırlansınlar. Ben çocukların yanında kalacağım sizler hemşireyle gidersiniz İnşallah kurtulur..

Gecenin ilerleyen saatlerinde elinde çanta olan bir hemşire ve iki hasta yakını hızla evden uzaklaşıp, hastanın yanına biran önce varmak için var güçleriyle yola koyuldular. İki saatlik yolculuğun ardından eve geldiler..

Gelir gelmez hemşire hastanın doğum sancılarıyla kıvrandığı bağırmasının dışarılardan duyulduğu odaya girdi, dışarıda kalanlarsa ondan gelecek iyi bir haberi beklemek üzere sabırsızca bir sağa bir sola koridorda turlarken zaman bir türlü geçmek bilmiyor sabırsızlıkla beklenen haber de bir türlü gelmiyordu.


Arada bir birbirinin yüzüne bakan iki insan, yakılan sigaralar, derin derin ciğerlere çekilen dumanlar, hiçbir şeyi değiştirmediği gibi oluşan gerilimli ortam sinirleri daha da germekten öteye gitmiyordu.

Saatler gecenin ortalarını gösterirken kapı açıldı. İçeriden sancı ağrılarının telaşla karıştığı yorgunluk ve gerilimin iyiden iyiye hissedildiği her halinden belli olan hemşire dışarı çıktı. Ömer i yanına çağırdı; 

-Ben elimden geleni yaptım ama bu farklı bir durum hastanın mutlaka hastaneye gitmesi gerekir yoksa tehlikeli olabilir, bu riski hiçbirimiz göze alamayız!.. Demesiyle yeni bir telaş başladı.

Gecenin bu saati mevsim kış soğuktan herkes tir tir titriyor yollar kapalı araba yok ama tüm bu çaresizliklere rağmen kaybedilecek zamanda yok böyle bir zamanda hasta nasıl taşınır düşüncesi ile bulunan tek çare bir sal yapmak, hastayı üzerine koymak, ardından da en yakın vasıtaya kadar salla götürmek, hemen işe başlandı..

 İki dost elele vererek Salı hazırladı hastayı üzerine hastayı üzerine yatırdılar, biri önde Salı çekecek, diğeri ise sağa sola kaymaması için Salı kontrol edecek yanlarında da bir bayan yardımcı olacak şekilde her şey hazırlandı. Hasta salın üzerine yatırıldı, üşümemesi için üzerine battaniyeler sarıldı. Yolda ani kayma düşme gibi durumlarda kötü bir şey olmaması için sıkı sıkıya iple bağlandı, yapılanlar kontrol edildikten ve hazır olunduğuna kanaat getirildikten sonra  yola çıkıldı..

Donmuş daracık yolda hastanın sancılarının verdiği acı ile bağrışmaları, Salı çekenlerin gayretleri uzaktan gelen köpek havlamaları arasında gerilen sinirler, düşe kalka sonunda patika yollardan çıkılıp ana yola gelindi bu bile çok büyük bir işti ve başarılmıştı.
Sabahın yaklaştığı saatlerde bir araç bulundu şoförü çağrıldı durumun anlatılması ve gürültüyle çalıştırılan araca önce hasta yerleştirildi, ardından da diğerleri bindi son sürat karlı buzlu kaygan yollardan geçerek  şehrin en büyük hastanesine doğru yola koyuldular..

Hastane acil servisi önüne yaklaşan aracın hemen kapıları açılarak hasta içeriye alındı. Artık hastane kapısında iyi bir haber beklemek ten öte kimsenin yapacak bir şeyi yoktu..

Saatler saatleri kovaladı gelen giden yok, bir haber yok, oflamalar puflamalar, gün ağarmış. Yorgunluk biryana uykusuzluktan kan çanağına dönmüş gözler;  hiçbiri kimsenin umurunda değildi yeter ki sağlıklı bir doğum olsun hasta kurtulsun, çocukta sağlıkla dünyaya gelsin önemli olan buydu!..

Gün doğmuş her taraf aydınlanmış fakat hala içeriden bir haber çıkmamıştı. Dışarıda bekleyen insanlarsa geçen saatlerle beraber yavaş yavaş karamsarlığa düşmeye ümidini kaybetmeye başlamışken kapılar açıldı. İçeriden üzerlerinden beyaz mavi pembe önlükler olan birkaç kişi çıktı aralarında fısıldayarak hem konuşuyor hemde yürüyorlardı; acaba bir haber varmı diye herkes ümitle onlara doğru bakarken onlar tamamen olanlardan habersiz koridordan uzaklaşıp gitmişlerdi bile…

-Anlaşılan bize yine beklemek kaldı der gibi Sami ye baktı  Ömer!... 

Sami de ondan farklı düşünmüyordu, hele de oradaki insanların halini çok iyi anladığı için sakin sakin konuşmaya başladı:

-Geç olsunda kötü bir şey olmasın sabredelim abi hem kötü haber tez gelir derler bak şu ana kadar iyi bir haber almamışsak kötü bir haber de almadık sabredelim!... Diyerek moral vermeye çalıştı.

Vakit öğleye doğru yaklaşmıştı ama sıkıntıdan stresten kimsenin aklına bir şey yemek, hatta Açlık bile gelmiyordu, herkes hastanın durumunu doğacak bebeğin sağlığını merak ediyor kapıları gözlüyordu..

Saatler sonra açılan kapıdan bir doktor göründü yanında başkaları da vardı uzaktan yüzyüze bakıldı anlaşılan bize bir şeyler söyleyecekler diye düşünüp yanlarına heyecanla yaklaştılar ama pek yüzleri gülmüyordu. 

Halbuki doğum olunca koşup haber vermek hatta müjde ederek bahşiş almak adettendi ama kimse şimdi bunları düşünecek durumda değildi anlaşılan!...

Yanlarına yaklaştılar doktor gayet sakin bir şekilde:

-Doğum hastasının yakınları sizler misiniz? diye sordu, evet cevabı ardından samimi bir şekilde: 

-Beyefendi size çok ta sevinebileceğiniz bir haber veremeyeceğim için üzgünüm ama her şey Allah’ın takdiri bunu bilin biz elimizden gelen bütün gayreti gösterdik eşinizi kurtardık eğer bir saat daha gecikseniz onu da kurtaramayabilirdik kendisi şu an yoğun bakım ünitesinde inşallah iyi olacak  !...

-Peki, çocuk, çocuk ne durumda diye yutkunarak sordu Ömer:

-Sizlere ömür bütün uğraşmalarımıza rağmen maalesef onu Kurtaramadık!..

Yorumlar


Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir Corona hikayesi

Mucize bu olsa gerek