Mucize bu olsa gerek

          

          Mucize bu olsa gerek

Akşam karanlığı basmadan eve varmalıyım en azından yolun zor olan kısmını geçmeliyim diye düşündü kendi kendine.

Okuldan çıktı kiralık olarak kaldığı öğrenci evine geldi sağa sola baktı etrafı tekrar kontrol etti,oradan birkaç eşya alıp hızla çıktı. Öğle çoktan geçmiş kış mevsiminin soğuğu etkisini göstermeye başlamıştı, üşüyordu ama yapacak pek bir şeyi de yoktu, çaresizdi. Ailesinin maddi durumu onu gurbette okutacak kadar hele de istediği rahat ortamı sağlayacak kadar iyi değildi. Yinede haline şükretmişti benim sahip olduklarıma sahip olamayanlarda var diye düşündü, yola koyuldu.

Hem hızlı adımlarla yürüyor hemde gideceği uzun yolun hesabını yapıyordu. Eğer onbeş dakikada aşağı mahallenin bulunduğu konutları geçersem iyi olur, derken yukarı mahalle oradan da verelini dağ yolu. Ama ilk olarak en fazla yirmibeş dakika da aşağı mahalleyi geçmem gerekir, sonra diğerleri, fakat ne olursa olsun bir saat içinde her iki mahalleyi de geçip dağ yoluna varmam gerekir eğer bunu yapamazsam işim kötü, diye düşündü. Önünde gideceği dağın etekleri, derin ormanlar, karla kaplı yamaçlar vardı. Kış mevsimi gelmiş dağ yolu karla kaplanmış hem akşamüzeri çıkacak kar fırtınası hem yolların kapanması hem dağda karşılaşılabilecek ayı kurt çakal gibi vahşi hayvanların saldırması tehlikesi hele hele insan namına kimsenin bulunmadığı o korkunç sessiz karanlık yollarını düşündükçe onu daha da korkutuyordu ama en önemlisi kış şartlarında kendisini zorlayacak açıkma tehlikesiydi. İnsan karda fırtınada yürürken daha çok enerji sarfedecek daha çok yorulacak ve buna bağlı olarak ta daha çok acıkacaktır. Ya birde kar fırtınası beni tutarsa ne yaparım diye düşündü. Yolda olduğumdan kimsenin haberi yok dağda ölür kalırım. En erken cesedimi 3-4 gün sonra bulurlar ancak.Hem düşünüyor hemde adımlarını hızlandırıyordu.Hızlanan adımlar hem yorgunluğu artırıyor hemde derin derin nefes almasını artırıyordu,gayret etmeliyim gayret etmeliyim diye geçirdi aklından başka yolu yok ,…

İşte aşağı mahalleye de gelmişti onu geçip yukarı mahallenin yolu tuttu. Yürürken dağa doğru baktı, hertaraf karla kaplanmıştı. Tepelerde yer yer bulutlar yerleri yalayıp geçiyordu. Kış mevsiminin bir kötü tarafı da günlerin kısa olmasıydı. Zaman hızla akıp gidiyor akşam karanlığı yaklaşıyordu. Akşam karanlığı ile soğukta artıyor ama hızlı hızlı yürümek bu soğuğu fazla hissettirmiyordu..

Yukarı mahalleyi de hayırlısı ile geçip dağ yoluna vurmuştu, artık insanlardan yardım istemekten, dünyadan yavaş yavaş uzaklaşıyor derin ormanlara doğru oradan da dağın tepesine doğru zamanla yarışır gibi tırmanmaya başladı… Arada bir durup sessizliği dinlemeye çalıştı sadece çok derinden gelen oduncuların balta sesleri, ama bu sesler Allah bilir nekadar uzaktan geliyor diye geçirdi aklından ama yinede bir ses duymak bu sessizlikte iyidir dedi.
Derin ormanları geçti artık kış mevsimi kar soğuğu etkisini iyiden iyiye gösteriyor dağ yolunda esen rüzgâr suratını yalayıp geçerken dizlerindeki dermanı da alıp götrürüyordu. Çevreye bakıyor kimse yok, yol yok, iz yok, bağırsam duyacak bir Allahın kulu yok, geri dönsem artık çok geç, tek çıkar yol sağsalım eve varmak ama nasıl olacak..

Artık kafasından gidiş yolu ile ilgili planlar yapmaya başladı öncelikle tepeye varmalıyım sonra yolu bulup hızla aşmalı ardından karşıma çıkacak diğer orman içinden geçip kendi köy yoluma ulaşabilirim ondan sonrası kolay ama ya oraya varamazsam…..

Artık kar fırtınası başladı, yol kayboldu, açlıktan dizlerim titriyor, duman geçeceğim tepelere iyice çöktü, ozaman nasıl yapmalıyım. En iyisi iki tepeyi de geçtikten sonra önüme çıkacak yamaçlardan aşağı kar üzerinden kayarım diye düşündü ama sonrada aklına yamaç bitimindeki yüksek kayalar ve uçurumlar geldi ya kendimi kontrol edemez uçurumlardan düşersem tamamen ölürüm, ancak baharda yaylalara çıkanlar cesetimi bulabilirler, başka yolu yok oda olmaz dedi kendi kendine. Duman kalkınca karşısındaki ağaçların tepelerine baktı onlara bakarak belki yolu bulabilirim diye düşündü ve kendine göre tahmini bir yol çizdi, tekrar adımlarını hızlandırdı. Fakat gerek kar fırtınası gerek açlık artık dizlerinin bağını çözmüştü. Allah’ım ben burada ölüp kalacağım diye düşündü.Kar diz boyunu çoktan aşmış yol kaybolmuş dizlerde derman kalmamış arada bir gelip yere yapışan duman, rüzgarın savurduğu kar taneleri, çaresizliği bir kat daha artırıyordu..

Bir şey yapmalıyım ama ne, dizlerinde derman kalmamıştı açlıktan artık yürüyemeyecek hale geldi. Gözlerinin önünde yıldızlar uçuşuyor, dünya dönüyor... ama ne olursa olsun yaşamak için gayret etmeliyim diye düşündü , ha gayret derken esen rüzgarla aralanan dumanın arasından karın üzerinde bir karartı gördü ilk an durakladı acaba tehlikeli bir şey olabilir mi! burada bu saatte ne olabilir ki, yabani hayvan desem bukadar alçak olmaz taş desem karın üzerinde ne gezer biraz daha yaklaşınca gözlerine inanamadı!.. inanılır gibi de değildi, kar üzerinde kocaman bir ramazan pidesi,iyi hoş güzel de bu saatte bu havada bu günden herhalde bundan daha güzel bir şey olamazdı diye düşündü. Uzanıp ekmeği aldı, iştahla yemeye başladı.Yenilen ekmek güç demekti kuvvet demekti, dizlerine derman gelmesi yolun yürünebilmesi için güç demekti ..

Karın üzerinden eline aldığı pideyi büyük bir iştahla yedi, artık yola girebilirdi dizleri canlanmış gözleri açılmıştı fakat burada bu saatte ekmek olacak iş değil en erken buradan geçen insan Çarşamba günü saat 15.00 sularında geçmiş olabilir çarşambadan buyana 4.gün kar fırtına esip savurdu ama pide karın üzerinde sadece kenarından azıcık kırılmış sapasağlam duruyordu olacak şey deyilidi! .. İşte mucize bu olsa gerek

Yorumlar


Bu blogdaki popüler yayınlar

Doğum sancısı

Bir Corona hikayesi