Geçmiş olsun


Ahmet Efendi saatin tiz sesiyle sabah uykusundan uyandı, yatağından kalktı gün doğmak üzereydi. Yapacak çok işi vardı. Hemen lavaboya gitti sabah namazı için abdestini aldı havlusu ile kurulandı, odaya geçip seccadesini serdi huşu ile kıbleye yöneldi. Etraf sessiz arada bir sokaktan gelen araba eksoz ve korna sesleri de olmasa iyice yalnızlığa gömüldüğünü hissedecek gibiydi.

Namazını kıldı, ellerini kaldırıp duasını yaptı. Gönlüne bir huzur gelmişti, bu huzur Allah'a karşı görevini yerine getirmenin, üzerinde Allah tarafından farz kılınan bir vazifenin yerine getirilmesinin huzuruydu.

Sessizce yatak odasına geçti üzerini giyindi, çantasını kontrol etti, ceplerine baktı akşamdan hazırlamış olduğu notlarını defterlerini cüzdanını kimliğini hepsini tastamam yanına almıştı. Artık evden çıkıp işine gidebilirdi.

O da öyle yaptı besmele ile evin kapısını açtı sağ ayağını kapının eşiğine koyup kapıyı çekti ve sessizce dışarı çıktı. Artık kendisini işine odaklaması gerekiyordu. Dünyanın işi bitmez nezaman bizim işimiz bitti işte o zaman dünyanın da işi biter diye düşündü kendi kendine.

İş yerine vardı artık ağaran gün ile birlikte işyeri de yavaş yavaş hareketlenmeye başlamıştı. Kapı kilidine anahtarı sokup çevirdi kapı açıldı, besmele ile içeri girdi doğru ışıkları yakmak için elektrik düğmesine gitti ışıklar yandı sonra da çalışma masasına geçti oturdu gelir gider hepları, günlük işlemleri, kime ne teslim edecek, kimden ne alacak, kime ne ödeyecek hepsini yeniden bir daha gözden geçirmeye başladı. Birden çaycının sesi ile irkildi.

-Bir çayda bana demli olsun! Diye seslendi, yeniden hesaplarına notlarına daldı. Unuttuğu bir şeyler  var mı diye kontrol ederken çayda gelmişti. Önüne konan çayı aldı iştahla içmeye başladı, daha yapacak çok işi vardı. Bukadar işin altından kalkmak için çayını içmeli açılmalıydı zaten oda öyle yaptı.

İçilen sıcak çayın ardından oturduğu sandalyeden ayağa kalktı çantasını anahtarlarını küçük notlar yazılı kağıtlarını aldı cebine koydu, arabasına gitti kapıyı açıp oturdu, cebinden kontak anahtarını çıkardı Bismillah deyip kontağı çevirdi araba çalıştı biraz bekledikten sonra aracı vitese takıp yola çıktı.

Sabah trafiği herkes işe yetişmek için acele ediyor arabalar sağdan soldan büyük bir hızla geçiyor. Arada bir korna sesleri bağrışmalar eksoz gürültüleri birbirini sıkıştıran araçlar herkes geçmeye çalışıyor.

Ahmet usta kendi planlarına göre gitmesi gereken ilk müşterisine teslim edeceği malların hesabı ile meşgul olurken yolda bakar kör olmuştu. Önüne bakıyor zaman zaman korna çalıyor sorun yaşadığı sürücülere bağırıyor biran önce müşterisine varmak istiyor ama bu trafikte olacak gibi değil hem gidiyor hemde kendi kendine mırıldanıyor.

Bu ne biçim yol, nasıl trafik, ne saygısız sürücüler bunlar hiç birbirlerine saygıları yok mu? hastası olan olabilir, insanlar işe yetişecek hiç düşünmüyorlar mı ne..


İşte ilk müşterisinin işyerine de gelmişti. Arabasını park etti kapıya vardı fakat kapı kapalıydı. Tuhaf şey dedi kendi kendine benim bildiğim Davut usta bir gün olsun işini aksatmamış bir insan nasıl olur da bu saatte işe gelmez hayret,yoksa hastamı oldu da gelemedi yada başka birş eymi oldu diye düşünürken  arkasından bir gölge geçtiğini hissetti ama o dalgınlıkla kim olduğuna da bakmadı..

Geri döndü sağına soluna bakındı bilgi sorabileceği kimse var mı diye ama pekte kimseyi göremedi arkasından bir el sırtına dokundu. Geri dönüp baktı fakat tanıyamadı:

-Buyurun bir şey mi soracaktınız diye seslendi karşısındaki adam gülen bir yüzle

-Ya demek beni tanıyamadın öylemi deyince Ahmet usta daha da hayretler içinde kaldı.

-Evet, tanıyamadım kusura bakmayın kendinizi tanıtırsanız belki çıkarabilirim deyince karşısındaki adam

-Hele gel şöyle bir oturalım eski günleri analım belki hatırlarsın deyince Ahmet Usta çaresiz kabul etti zaten aradığı müşterisini de görememiş canı sıkılmıştı belki burada oyalanırken müşterisi de gelir veya onun hakkında bir şeyler öğrenebilirim , diye düşündü..

Ahmet usta kendisi için meçhul şahısla en yakın kafeye gidip oturdu. Aralarında önce çekinerek daha sonra biraz daha hayret uyandıracak bir sohbet başlamıştı. Karşısında kendisini tanıdığını belirten adam durmadan konuşuyordu:

Evet demek beni hatırlamadın ha oldu mu şimdi yani düşün bakalım Osmaniye lisesi yıl 1981 11 A sınıfı sınıfta 45 öğrenci var hepsi birbirinden heyecanlı kıpır kıpır  sen sınıfın bir ucunda oturuyorsun arkadaşlarınla samimisin herkes tarafından seviliyorsun kimseyle kavga yok tartışma yo notlar desen daha iyi bende aynı okulda aynı sınıftayım düşün ne günlerdi be..

Ahmet usta düşünür ama bir türlü denilenleri anlayamıyor ne Osmaniye si ne lisesi ben oralara hayatımda hiç gitmedim yolunu dahi bilmem bu vatandaş ya dolandırıcı yada beni biriyle karıştırıyor ama hele biraz daha dinleyelim bakalım nereye varacak diye kendi kendine aklından geçirirken adam heyecanlı heyecanlı anlatmaya devam ediyor..

-İşte düşün bir kere daha o günleri ne günlerdi be yer içer gezer eğlenirdik hatırlasana parklara gider şakalaşırdık yoldan geçen insanlar bizi hayretle izlerdi aklımıza estiğini yapardık gün olur dersten kaçar gün olur maça giderdik şarkılar söylerdik,... Anlatmaya devam ederken Ahmet Usta artık kalkma zamanının geldiğini söyleyip masadan kalkmaya yeltenince karşısındaki adam ciddi ciddi;

-Ne o yoksa inanmadın mı otur bakalım şuraya eski arkadaşını öyle kolay satmak var mı? Deyince artık Ahmet Usta dayanamadı

-Ne diyorsun sen kardeşim ne Osmaniye Lisesi ne parkı ne gezmesi sen dolandırıcı mısın hasta mısın nesin git kafamdan demesiyle adam yerinden hışımla kalktı aynı anda bir ses

-Kıpırdama Polis eller havaya

Ahmet Usta dönüp baktığında karşısında polisleri gördü şaşkınlığı iyice arttı neler oluyor burada diye mırıldanmaya başladı..Karşısındaki Polis

-Geçmiş olsun beyefendi ucuz kurtuldunuz karşınızda gördüğünüz bir psikopat katil insanlara arkadaş numaraları ile yaklaşıp dostluğunu kazanıyor sonra da onları öldürüyordu..En son kurbanı da yandaki mağazanın sahibi oldu, uzun süredir takipteydik, iyi ki yeni bir cinayet işlemeden yakaladık, sizin de verilmiş sadakanız varmış...


Yorumlar


Bu blogdaki popüler yayınlar

Doğum sancısı

Bir Corona hikayesi

Mucize bu olsa gerek